41.21
  
48.74
  
0.00
  
98.14

Dijital Divan

 

1. Bölüm: "Dijital Divan'a Hoş Geldiniz"

Ana Tema: Sosyal medya bağımlılığı, bencillik, ve ilk Selçuklu sosyal medya deneyimi.
Mekân: Selçuklu döneminde Konya’nın meydanı, "Dijital Divan" denilen büyük bir taş tablet ile süslenmiştir. Tablet, halkın kendi "şanını" yazıp gösterebildiği bir tür sosyal medya panosudur. Ancak tabletin bir sırrı vardır: Yazılan her şey taş tabletin ruhu olan "Hattat Hüsrev" tarafından çarpıtılmaktadır.

Karakterler:

  1. Hüseyin Fakir: Ekonomik sıkıntılar içinde boğulmuş, kendi küçük dükkanını ayakta tutmaya çalışan bir esnaf. Sürekli tablet üzerinden "daha zengin" görünmeye çalışır.
  2. Melike Sultan: Sosyal medyadaki popüler figürlerin Selçuklu versiyonu. Her yazdığı "Divan Şiiri" halk tarafından beğeniliyor, ama aslında her şeyi bir şairden çalmaktadır.
  3. Molla Tembih: Halkın dertlerini dinleyip "sözde" çözüm öneren bir karakter ama önerilerinin hiçbiri işe yaramaz.

Olay Örgüsü:

Açılış Sahnesi:

Konya’nın çarşısında "Dijital Divan" önünde bir izdiham yaşanır. Herkes tabletin karşısına geçip "Şöyle bir kervan satın aldım", "Sarayda yemek yiyorum" gibi abartılı şeyler yazmaktadır. Hüseyin Fakir ise, borç içinde olmasına rağmen “Ben de çok zenginim” diye bir mesaj bırakır.

Hüseyin'in mesajı yazılır yazılmaz, "Hattat Hüsrev" adındaki tabletin ruhu mesajı çarpıtarak şöyle yazar:
"Borç içinde yüzüyorum ama süs gibi görünüyorum."
Bu mesajı okuyan halk alay etmeye başlar.


Melike Sultan’ın Çöküşü:

Melike, sürekli tablet üzerinden paylaştığı abartılı şiirlerle halkın dikkatini çeker. Ancak bir gün şair olan yardımcısı, artık yeter deyip Melike’nin gerçek yüzünü ifşa eder. Tablet bu olayın üstüne Melike’nin adını "Kopyacı Sultan" olarak değiştirir.


Bencilliğin Mizahı:

Molla Tembih, halkı sürekli "birbirinizi destekleyin, hepiniz çok değerlisiniz" diyerek motive eder. Ancak sahne arkasında kendisi için divanın en iyi köşesini kapmaya çalışır. Bu bencilliği fark eden tablet, onun mesajlarını abartarak "Ben dünyadaki tek değerli insanım" gibi komik bir hale getirir.


Sonuç:

Tablet bir gün boyunca mesaj yazan tüm halkı bir araya toplar ve "Gerçeklerle yüzleşin!" diye bir mesaj yayımlar. Halk, birbirine sürekli yalan söylediğini fark eder. Ancak bu farkındalık sadece birkaç saniye sürer. Hemen ardından herkes tekrar tabletin önüne koşar.


Son Mizansen:

Hüseyin, borçlarından kurtulmak için son çare olarak tabletin popüler olması adına kendini komik bir şekilde rezil etmeye karar verir. Ancak bu sefer tablet onun mesajını olduğu gibi yazar ve herkes Hüseyin’i sevmeye başlar. Son sahnede Hüseyin şöyle der:
"Demek dürüstlük, yalanların arasında en büyük yalanmış."

2. Bölüm: "Kapıkulu Pazarı ve Ekonomik Buhran"
Tema: Ekonomik sıkıntılar ve bireysel çıkar çatışmaları.
Mekân: Konya’da "Kapıkulu Pazarı." Burası Selçuklu’nun ticaret merkezi olmasına rağmen, halk ekonomik krizle boğuşmaktadır.


Sahne: Pazarda Para Çıkmazı

Karakterler:

  1. Hüseyin Fakir
  2. Melike Sultan
  3. Molla Tembih
  4. Derviş Farid (bir Farsça konuşan misafir tüccar)

Sahne Diyaloğu (Türkçe & Farsça):


(Kapıkulu Pazarı. Hüseyin Fakir bir müşteriye mal satmaya çalışır ama müşteri pazarlık yaparken fiyatı absürt şekilde düşürür.)

Hüseyin:
"Vallahi zararına gidiyor bu. Almayacaksan git kardeşim!"

Müşteri:
"Tamam o zaman, Allah yolunu açık etsin."

(Hüseyin arkasını döndüğünde Derviş Farid gelir. Üzerinde lüks tüccar kıyafetleri vardır. Melike Sultan da pazarın köşesinden olan biteni izler.)

Derviş Farid:
(İranlı aksanıyla) "Salaam dost-e aziz, in malha dar che shey hastand?"
(Selam sevgili dostum, bu malların fiyatı nedir?)

Hüseyin:
(Bir şey anlamamış gibi bakar.) "Eee... Nası yani?"

Derviş Farid:
(Farsça devam eder.) "In mahsol baray-e jame’a kheili arzeshmand ast."
(Bu ürünler toplum için çok değerlidir.)

Melike Sultan:
(Araya girer.) "Ah Hüseyin, anlamadın mı? Adam diyor ki ‘Bu ürünler pahalı ama güzelmiş.’"

Hüseyin:
"Ha! Hah işte! Öyleyse niye almıyorsun Farid Bey? Bak, bu pazarda ekonomi zaten batık. Bir de senin gibi lüks tüccarlar fiyatı kırıyor!"

Derviş Farid:
(Türkçe öğrenmeye çalışır.) "Ben... çok iyi... fiyat... yapmam."

Melike Sultan:
(Farsça bir şakayla güler.) "Hüseyin, derviş diyor ki: 'Fiyatları hep başkaları bozuyor.'"

(Hüseyin durumu ciddileştirir.)
"Farid Bey, Türkçeni geliştir, çünkü burada her şeyi kendi dilimizle konuşacağız. Hem de kendi derdimizle!"

Derviş Farid:
(Alttan alır.) "Başım üstüne dost-e aziz."

Sahne: "Kapıkulu Pazarı ve Derviş Farid"

Farsça

محل: بازار کاپیکولو - حسین در حال تلاش برای فروش کالاهایش است. دَرویش فرید وارد می‌شود.

حسین:
ای برادر، این بازار دیگر کار نمی‌کند! مشتری نیست، قیمت‌ها بالاست، و مردم پولی ندارند.

درویش فرید:
(با لبخند) دوست عزیز، اگر بازار کار نمی‌کند، چرا هنوز اینجا ایستاده‌ای؟

حسین:
چون اگر اینجا نایستم، کی از من خرید می‌کند؟ باید صبر کرد، شاید خداوند رحم کند.

درویش فرید:
صبر خوب است، اما اگر کاری نکنی، خداوند هم کمکت نمی‌کند.

حسین:
(عصبی) حالا شما هم داری مرا موعظه می‌کنی؟ اینجا همه فقط موعظه می‌کنند، ولی هیچ‌کس نمی‌خرد!

درویش فرید:
(جدی‌تر) مردم وقتی نمی‌خرند که فکر می‌کنند چیزی که می‌فروشی ارزش ندارد. بگذار کمی به تو کمک کنم.


Transkript (Latinize Edilmiş Farsça)

Mahall: Bazar-e Kapikulu - Hosein dar hal-e talash baraye forush-e kala-hayash ast. Darvish Farid vared mishavad.

Hosein:
Ey baradar, in bazar digar kar nemikonad! Moshtari nist, ghaymat-ha balast, va mardom poli nadarand.

Darvish Farid:
(Ba labkhand) Doost-e aziz, agar bazar kar nemikonad, chera hanooz inja istade-yi?

Hosein:
Chon agar inja naistam, ki az man kharid mikonad? Bayad sabr kard, shayad Khodavand rahm konad.

Darvish Farid:
Sabr khob ast, ama agar kari nakoni, Khodavand ham komaket nemikonad.

Hosein:
(Asabi) Hala shoma ham dari mara moezhe mikoni? Inja hame faghat moezhe mikonand, vali hichkas nemikhahad bekharad!

Darvish Farid:
(Jeddi-tar) Mardom vaghti nemikharand ke fekr mikonand chizi ke miforushi arzesh nadarad. Bezar kami be to komak konam.


Türkçe Çeviri

Mekân: Kapıkulu Pazarı - Hüseyin mallarını satmaya çalışıyor. Derviş Farid gelir.

Hüseyin:
Ey kardeş, bu pazar artık işlemiyor! Müşteri yok, fiyatlar yüksek, milletin parası da yok.

Derviş Farid:
(Gülerek) Sevgili dostum, madem pazar işlemiyor, neden hâlâ buradasın?

Hüseyin:
E çünkü burada durmazsam, kim benden alışveriş yapacak? Beklemek lazım, belki Allah merhamet eder.

Derviş Farid:
Sabır iyidir ama bir şey yapmazsan Allah da sana yardım etmez.

Hüseyin:
(Sinirli) Şimdi sen de mi bana vaaz veriyorsun? Burada herkes sadece vaaz veriyor ama kimse bir şey almıyor!

Derviş Farid:
(Ciddi bir şekilde) İnsanlar bir şey satın almadığında, sattığının bir değeri olmadığını düşünüyorlar. Bırak, biraz sana yardım edeyim.

 

Sahne: "Kapıkulu Pazarı ve Derviş Farid"


Mekân: Kapıkulu Pazarı. Hüseyin, mallarını satmaya çalışmaktadır. Pazarda ekonomik krizden dolayı müşteriler oldukça azalmıştır. Derviş Farid, Farsça konuşan bir tüccar, pazara gelir.


Sahne Başlangıcı:

(Hüseyin, tezgâhında mallarını düzenlerken müşterilere seslenir.)

Hüseyin:
"Buyrun! Taptaze kumaşlar, baharatlar! Fiyatına göre zararına! E bir zahmet alın artık!"

(Müşteriler bir süre tezgâha bakıp sessizce uzaklaşır. Hüseyin bezgin bir şekilde oturur. Bu sırada Derviş Farid belirir.)


Derviş Farid:
(Farsça)
"ای برادر، این بازار دیگر کار نمی‌کند! مشتری نیست، قیمت‌ها بالاست، و مردم پولی ندارند."
(Ey kardeşim, bu pazar işlemiyor! Müşteri yok, fiyatlar yüksek, milletin de parası yok.)

Hüseyin:
(Şaşkın) "Sen şimdi ne dedin? Türkçe konuş Farid Efendi, anlamıyorum!"

Derviş Farid:
(Farsça)
"دوست عزیز، اگر بازار کار نمی‌کند، چرا هنوز اینجا ایستاده‌ای؟"
(Sevgili dostum, madem pazar işlemiyor, neden hâlâ buradasın?)

Hüseyin:
(Başını iki yana sallar.) "E çünkü durmazsam kim benden alışveriş yapacak? Belki Allah merhamet eder diye bekliyoruz."

Derviş Farid:
(Farsça)
"صبر خوب است، اما اگر کاری نکنی، خداوند هم کمکت نمی‌کند."
(Sabır iyidir ama bir şey yapmazsan Allah da sana yardım etmez.)


Hüseyin:
(Sinirli bir şekilde) "Ne dedin yine? Beni mi suçluyorsun şimdi? Zaten herkes bana vaaz veriyor, bir de sen başladın!"

Derviş Farid:
(Farsça)
"مردم وقتی نمی‌خرند که فکر می‌کنند چیزی که می‌فروشی ارزش ندارد. بگذار کمی به تو کمک کنم."
(İnsanlar bir şey satın almadığında, sattığının bir değeri olmadığını düşünüyorlar. Bırak, biraz sana yardım edeyim.)


Sahnenin Mizahi Kısmı:

(Hüseyin, Farid’in söylediklerini anlamadığı için söylenir.)

Hüseyin:
"Bari Türkçe konuş da anlayalım, Farid Efendi! Biz burada yokluktan kırılıyoruz, sen felsefe yapıyorsun!"

(Derviş Farid gülerek omuz silker. Hüseyin, sinirli bir şekilde kendi kendine konuşur.)

Hüseyin:
"Tamam, dur bakalım. Adam doğru söylüyor olabilir ama bu ekonomik kriz içinde kimsenin aklı yerinde değil zaten!"


Son:

(Farid, Hüseyin’e sessizce yardım etmeye başlar. Ancak yardım sırasında Farsça konuşmaya devam eder. Hüseyin ise hâlâ hiçbir şey anlamaz ama arada doğru tepkiler verir. Bu, komik bir iletişim kopukluğu yaratır ve sahne burada sona erer.)

---

1. Bölüm: "Dijital Divan"

Tema: Sosyal medya bağımlılığı ve toplumsal gösteriş merakı.


Sahne 1: Dijital Divan’ın Açılışı

Mekân: Selçuklu meydanında büyük bir taş tablet (Dijital Divan) bulunur. Halk sırayla tabletin önüne gelip mesajlarını kazır. Tablet, mesajları büyülü bir şekilde okur.

Karakterler:

  • Hüseyin Fakir: Herkes gibi zengin görünmeye çalışan bir esnaf.
  • Melike Sultan: Gösteriş meraklısı, tabletin popüler figürü.
  • Molla Tembih: Herkese akıl veren, ama kendisi hiçbir şey yapmayan bir derviş.

Olay:
Hüseyin, borç içinde olmasına rağmen tablete şöyle bir mesaj kazır:
"Saraylarda ziyafet çekiyorum, kervanlarım dolup taşıyor."

Dijital Divan:
(Hüseyin’in mesajını çarpıtarak bağırır.)
"Borç içinde yüzüyorum ama hayalim saraylar!"

Halk gülüşür, Hüseyin sinirlenir.


Sahne 2: Melike’nin Popülerliği

Melike, tabletin önünde kendi şiirlerini yazdığını iddia eder. Aslında tüm şiirleri bir şairden çalmaktadır.

Dijital Divan:
(Melike’nin sırrını açığa çıkarır.)
"Bu şiirler benim değil!"

Halk Melike’yi alkışlar, çünkü doğruluğu bile umursamazlar.


Son:

Hüseyin, dürüst olmaya karar verir ve tablete kendi borçlarını yazdığında birden herkes ona yardım etmeye başlar. Ama son anda şu fark edilir: Kimse uzun vadede değişmeyecektir.


2. Bölüm: "Kapıkulu Pazarı ve Ekonomik Çıkmaz"

Tema: Ekonomik sıkıntılar ve bireysel bencillik.


Sahne 1: Pazar Yeri

Mekân: Kapıkulu Pazarı. Hüseyin, kumaş ve baharat satmaya çalışır ama kimse almaz. Derviş Farid adında Fars bir tüccar gelir.

Farsça Diyalog (Transkript):
Derviş Farid:
"ای برادر، این بازار دیگر کار نمی‌کند! مشتری نیست، قیمت‌ها بالاست، و مردم پولی ندارند."
(Ey kardeşim, bu pazar işlemiyor! Müşteri yok, fiyatlar yüksek, milletin de parası yok.)

Hüseyin:
"Ben Türkçe bilmeyen tüccar istemem! Konya’da işin varsa Türkçe konuşmayı öğren!"


Sahne 2: Halkın Borç Hikâyesi

Pazarda herkes borçlanmıştır. Bir kadın, komşusunun altınlarını borç istemek için alır ama geri vermez. Hüseyin bunu fark eder ve divana yazdırır.

Dijital Divan:
"Borç aldım, unuttum demem!"

Kadın mahcup olur, ama aslında durumun sadece bir kısmını yansıtır.


Son:

Pazarda ekonomi düzelmez, çünkü herkes borçları yüzünden birbirine düşer. Hüseyin ise kendini tam bir kaosun ortasında bulur ve pes eder:
"Ekonomiyle değil, insanın aç gözlülüğüyle savaşıyoruz!"

1. Bölüm: "Dijital Divan"

Tema: Sosyal medya bağımlılığı ve gösteriş merakı.


Sahne 1: Dijital Divan’ın Açılışı

Mekân: Selçuklu meydanı. Meydanda büyük bir taş tablet (Dijital Divan) vardır. Halk sıraya girmiş, tabletin önünde mesajlarını kazıyarak “şanlarını” duyurmak istemektedir.

Karakterler:

  • Hüseyin Fakir: Zor durumda olan bir esnaf.
  • Melike Sultan: Gösteriş meraklısı bir kadın.
  • Molla Tembih: Herkese akıl veren bir derviş.

(Hüseyin sıranın en sonunda bekler, sinirli bir şekilde konuşur.)

Hüseyin:
"Bre millet! Ne yazıyorsunuz o taşın üstüne? Sanki herkesin kervanı var, her evde altın sandıkları dolu!"

Melike Sultan:
(Divanın başında.)
"Sen anlamazsın Hüseyin! Herkes buradan ne kadar değerli olduğunu duyuruyor. Ben de en güzel şiirimi kazıyorum."

Hüseyin:
"Şiir ha? Sen şiir bilmezsin, Melike! Geçen gün pazarda ‘sebze’ yerine ‘sebz’ dedin, Farsçadan bir haber!"

Melike Sultan:
"Ne bileceksin Hüseyin? Ben halkın gözdesiyim, sen ise sadece bir esnafsın."

(Hüseyin sinirlenir ama sırasını bekler. Melike, tablete şu mesajı kazır.)

Melike Sultan:
"Selçuklu’nun en güzel şiirini yazan Sultan Melike!"

Dijital Divan:
(Sesi yankılanır.)
"Selçuklu’nun en büyük kopyacısı Sultan Melike!"

Halk:
(Gülüşür.)
"Melike, sen şiiri bile çalmışsın!"

Melike Sultan:
(Sinirle bağırır.)
"Hayır, hayır! Bu tablet yanlış anladı! Ben halkın en değerli insanıyım!"

Hüseyin:
"Divan yalan söylemez, Melike! Bak, senin bile foyanı çıkardı."


Sahne 2: Hüseyin’in Sırası

(Hüseyin tablete yaklaşır, kararsızdır.)

Hüseyin:
"Ben de yazayım bari... Belki işlerim düzelir."

Molla Tembih:
"Bre Hüseyin! Ne yazacaksın? Kendi zenginliğini mi uyduracaksın?"

Hüseyin:
"Ne fark eder ki? Zaten herkes yalan söylüyor, ben de katılayım."

(Hüseyin şu mesajı kazır.)
"Saraylarda ziyafet çekiyorum, kervanlarım dolup taşıyor."

Dijital Divan:
"Borç içinde yüzüyorum ama hayalim saraylar!"

Halk:
(Alay eder.)
"Hüseyin! Hayallerle yaşayan esnaf olmuşsun!"

Hüseyin:
(Sinirlenir.)
"Ne alay ediyorsunuz? Hepiniz yalan söylüyorsunuz, bir ben mi dürüst olacağım?"


Sahne 3: Melike’nin Çöküşü

(Melike tekrar tablete gelir ve şairinden yardım ister. Şair, artık yardım etmek istemez.)

Şair:
"Artık benden şiir isteme, Melike! Herkes benim yazdığımı biliyor!"

Melike Sultan:
"Sus! Yoksa seni tabletin önünde rezil ederim!"

Hüseyin:
(Araya girer.)
"Melike, bırak da halk senin gerçek yüzünü görsün!"

Dijital Divan:
"Melike Sultan: Şairinden aldığı şiirleri bile beğenmeyen hırsız!"

Halk:
(Alkışlar ve güler.)
"Bravo tablet! Gerçekleri söylemeye devam et!"


2. Bölüm: "Kapıkulu Pazarı ve Ekonomik Çıkmaz"

Tema: Ekonomik sıkıntılar ve bencillik.


Sahne 1: Pazarda Umutsuzluk

Mekân: Kapıkulu Pazarı. Hüseyin tezgâhında müşteri bekler. Derviş Farid (Fars tüccar) pazara gelir.

Hüseyin:
"Buyurun! Kumaş, baharat, her şey var! Ama alan yok! Ah bu kriz, nereden başımıza geldi?"

Derviş Farid:
(Farsça konuşur.)
"ای برادر، این بازار دیگر کار نمی‌کند! مشتری نیست، قیمت‌ها بالاست، و مردم پولی ندارند."
(Ey kardeşim, bu pazar işlemiyor! Müşteri yok, fiyatlar yüksek, milletin de parası yok.)

Hüseyin:
(Bir şey anlamaz.)
"Sen ne dedin şimdi? Türkçe konuş Farid Efendi, burası Konya!"

Derviş Farid:
"Başım üstüne dostum, ama gerçekleri söylüyorum. Bu pazar artık bitmiş."


Sahne 2: Halkın Borç Kavgası

(Bir kadın tezgâhın önünde altın istemeye gelir.)

Kadın:
"Hüseyin, senin mallarından almak istiyorum ama elimde para yok. Borca verir misin?"

Hüseyin:
"Senin borcun zaten iki katı oldu. Daha ne vereyim?"

Kadın:
"Ben geri ödeyeceğim, söz!"

Dijital Divan:
"Borç aldım ama geri vermeyeceğim."

Halk:
(Araya girer.)
"Bak! Divan seni de ifşa etti!"

Kadın:
"Hayır! Bu doğru değil!"


Son:

(Pazar karmakarışık olur. Hüseyin şu sözleri söyler.)

Hüseyin:
"Bu pazarın derdi ekonomi değil, insanların bencilliği! Ne olacak hâlimiz?"

3. Bölüm: "Kervanların Sırrı"

Tema: Ekonomik sömürünün arka planı ve haksız zenginleşme.


Sahne 1: Kervanlar ve Yeni Bir Sorun

Mekân: Konya'nın çarşısı. Hüseyin, pazardaki ürünlerini satmaya çalışırken, halk büyük kervanların şatafatlı girişini izler. Bu kervanlar zengin tüccarlar tarafından yönetilmektedir.

Karakterler:

  • Hüseyin Fakir
  • Derviş Farid
  • Molla Tembih
  • Büyük Tüccar Harun: Halkı kandırarak zenginleşmiş bir tüccar.

(Halk büyük bir heyecanla kervanı izlerken, Hüseyin sinirle konuşur.)

Hüseyin:
"Şu kervanlara bakın! Herkes zenginleşiyor ama biz esnaf hep yerimizde sayıyoruz!"

Molla Tembih:
"Hüseyin, kervanlar büyük iş adamlarının başarısıdır. Belki sen de bir gün onlar gibi olursun."

Hüseyin:
"Onlar gibi mi? Borçla yalan söyleyerek mi? Bunlar halkın malını çalıp kendi servetlerini büyütüyor!"

(Derviş Farid sahneye girer, halkı sakinleştirmeye çalışır.)

Derviş Farid:
(Farsça)
"دوست عزیز، همیشه دنبال عدالت باش. ثروت بزرگ همیشه پاک نیست."
(Sevgili dostum, her zaman adaletin peşinde ol. Büyük servet her zaman temiz değildir.)

Hüseyin:
"Bunu Türkçe söyle de millet anlasın, Farid! Ama söylediklerin doğru. Adaletin olmadığı yerde zenginlik haramdır."


Sahne 2: Harun’un Yalanları

(Büyük Tüccar Harun, kervanı durdurur ve halka seslenir.)

Harun:
"Ey halkım! Bu kervan sizin için! Mallarımız bol, fiyatlarımız uygun! Hepiniz kazançlı çıkacaksınız."

Hüseyin:
(Araya girer.)
"Yalan! Sen mallarını önce pahalıya satıp sonra ucuzmuş gibi gösteriyorsun! Hepimiz biliyoruz!"

Harun:
"Sen kimsin ki benim işlerime karışıyorsun, Hüseyin? Ben büyük tüccarım, sen ise basit bir esnafsın."

Dijital Divan:
(Bu sırada Harun’un söylediklerini çarpıtarak bağırır.)
"Halkı kandırarak kazandım, adalet umurunda değil!"

Halk:
(Şaşkınlıkla tepki verir.)
"Harun! Bu doğru mu? Yoksa bizi mi kandırıyorsun?"


Sahne 3: Farid’in Müdahalesi

(Derviş Farid sahneye çıkar ve Harun’la yüzleşir.)

Derviş Farid:
(Farsça)
"تو ثروت خود را از کجا آورده‌ای؟ اگر پاسخ نداری، باید سکوت کنی."
(Sen servetini nereden kazandın? Eğer cevap veremiyorsan, susmalısın.)

Harun:
(Kaçamak cevaplar verir.)
"Ben çok çalıştım, halk için mallarımı taşıdım."

Hüseyin:
"Farid doğru söylüyor. Bu zenginlik nereden geliyor? Halkın sırtından mı, yoksa kendi emeğinden mi?"

Dijital Divan:
"Halkın sırtından zengin oldum, emeğimle değil!"

Halk:
"Harun! Artık seni desteklemeyeceğiz. Adalet istiyoruz!"


Son:

(Halk, Harun’a sırtını döner. Hüseyin, Derviş Farid’e döner ve gülümser.)

Hüseyin:
"Farid, senin Farsça konuşmaların bile bu insanları anlamaya yetti. Demek ki dil değil, dürüstlük önemli."

Derviş Farid:
"دوست عزیز، همیشه حقیقت را دنبال کن. اگر این کار را بکنی، موفق خواهی شد."
(Sevgili dostum, her zaman gerçeğin peşinden git. Eğer bunu yaparsan, başarılı olacaksın.)

Hüseyin:
"Türkçesini anlamasam da ne dediğini hissettim. Teşekkür ederim, Farid."


4. Bölüm: "Adaletin Divanı"

Tema: Toplumsal adaletin sağlanması ve halkın uyanışı.


Sahne 1: Dijital Divan’ın Kararı

Mekân: Selçuklu Meydanı. Halk, Dijital Divan’ın Harun ve benzeri zengin tüccarlara karşı bir karar almasını bekler.

Dijital Divan:
"Adalet için halk birleşmeli. Kimse yalnız başına güçlü değildir."

Halk:
(Toplu halde bağırır.)
"Birlik olalım! Harun ve onun gibilerden hesap soralım!"

Hüseyin:
"Hadi bakalım! Artık sadece konuşmak değil, harekete geçme vakti!"

2. Bölüm: "Kapıkulu Pazarı ve Ekonomik Çıkmaz"

Tema: Ekonomik sıkıntılar ve bireysel bencillik.


Sahne 1: Pazarda Umutsuzluk

Mekân: Kapıkulu Pazarı. Hüseyin, kumaş ve baharat satmaya çalışır. Ancak kimse almaz. Halk, ekonominin kötüye gittiğinden şikâyet eder. Derviş Farid pazara gelir.


(Hüseyin, tezgâhında mallarını düzenler. Çevrede bir iki müşteri geziniyor ama kimse satın almıyor.)

Hüseyin:
"Buyurun! Taze kumaşlar, en kaliteli baharatlar! Uygun fiyat, zararına satış! E bir zahmet alın artık!"

(Bir müşteri yaklaşır, fiyatı sorar.)

Müşteri:
"Bu kumaşın topu ne kadar?"

Hüseyin:
"Bir altın."

Müşteri:
"Bir altın mı? Beş akçe versem olmaz mı?"

Hüseyin:
"Beş akçeye kumaş mı olur? Onu yastık altına koy, altın topla! Hadi başka kapıya!"

(Müşteri uzaklaşır. Hüseyin sinirle tezgâhına oturur. Bu sırada Derviş Farid sahneye girer.)

Derviş Farid:
(Farsça)
"ای برادر، این بازار دیگر کار نمی‌کند! مشتری نیست، قیمت‌ها بالاست، و مردم پولی ندارند."
(Ey kardeşim, bu pazar işlemiyor! Müşteri yok, fiyatlar yüksek, milletin de parası yok.)

Hüseyin:
(Bir şey anlamamış gibi bakar.)
"Sen yine ne diyorsun Farid? Türkçe konuş da anlayalım!"

Derviş Farid:
"Başım üstüne dostum. Derdim şu: Pazar artık durma noktasına gelmiş. Senin malların güzel ama halkın alacak gücü yok."

Hüseyin:
(İç geçirir.)
"E peki biz ne yapalım? Çalışıyoruz, uğraşıyoruz ama borçtan kurtulamıyoruz. Allah yardım etsin!"

Derviş Farid:
(Farsça)
"صبر خوب است، اما اگر کاری نکنی، خداوند هم کمکت نمی‌کند."
(Sabır iyidir ama bir şey yapmazsan Allah da sana yardım etmez.)

Hüseyin:
(Başını sallar.)
"Bunu Türkçe söylemesen de anladım. Haklısın Farid, ama ne yapacağız ki?"


Sahne 2: Borç Kavgaları

Mekân: Pazarda bir kadın, Hüseyin’in tezgâhına gelir ve borç para ister. Halkın borçları nedeniyle kaos büyümektedir.

Kadın:
"Ey Hüseyin! Biraz kumaş alacağım ama elimde para yok. Borca verir misin?"

Hüseyin:
(Başını kaşır.)
"Yahu senin benden borcun zaten iki katına çıktı. Daha ne vereyim?"

Kadın:
"Söz, bu sefer ödeyeceğim! Bak, elimde altınım da var, birazını getiririm."

Hüseyin:
"Altınım var diyorsun, neden ödemiyorsun?"

Kadın:
"Altın lazım... diğer borcumu ödemek için. Ama sen de destek olursan her şeyi çözerim."

Hüseyin:
(Sinirlenir.)
"Sen önce eski borçlarını öde, sonra yeni borç iste!"

(Bu sırada halk tezgâhın etrafında toplanır. Dijital Divan’ın sesi pazarın ortasından yankılanır.)

Dijital Divan:
"Borç aldım ama geri vermeyeceğim."

Halk:
(Şaşırır.)
"Kadın! Bu doğru mu? Yoksa sen de bizi mi kandırıyorsun?"

Kadın:
(Sinirle bağırır.)
"Hayır! Bu doğru değil! Ben dürüst bir insanım!"

Hüseyin:
"Hadi bakalım, herkes dürüst ama kimse borcunu ödemiyor!"


Sahne 3: Bencilliğin Çıkmazı

Mekân: Pazar kaos içindedir. Herkes borçlarından şikâyet eder ama kimse çözüm üretmez. Molla Tembih ortaya çıkar.

Molla Tembih:
"Bre millet! Sabır ve dua edin. Her şey yoluna girecek!"

Hüseyin:
(Dayanamaz.)
"Molla! Sen dua ediyorsun ama borçlarını biz ödüyoruz. Lafla peynir gemisi yürümez!"

Derviş Farid:
(Farsça)
"اگر کسی عمل نکند، هیچ اتفاقی نمی‌افتد."
(Eğer kimse harekete geçmezse hiçbir şey olmaz.)

Hüseyin:
"Farid, sen bu adamların dilini çözmüşsün. Boş konuşmayı bırakıp çalışmak lazım!"

Molla Tembih:
(Sinirle gider.)
"Ben sadece akıl veririm, iş size kalmış!"


Son:

Halk:
(Toplanır ve Hüseyin’e sorar.)
"Peki Hüseyin, bu pazarı nasıl düzelteceğiz?"

Hüseyin:
(Bağırır.)
"Adaletli olacağız! Borçları dürüstçe ödeyeceğiz. Ama en önemlisi, birbirimize destek olmayı öğreneceğiz!"

Derviş Farid:
(Farsça)
"تو درست گفتی. اتحاد، کلید موفقیت است."
(Sen doğru söyledin. Birlik, başarının anahtarıdır.)

Hüseyin:
"Anlamasam da ne dediğini hissediyorum, Farid. Hadi bakalım, bu pazarı düzelteceğiz!"

3. Bölüm: "Nasrettin Hoca'nın Işınlanma Macerası"

Tema: Modern çağ eleştirisi, sosyal medya bağımlılığı, ekonomik kriz, ve Nasrettin Hoca'nın mizahi çözüm önerileri.


Sahne 1: Dijital Divan'ın Arızası

Mekân: Selçuklu Meydanı. Dijital Divan, halkın mesajlarını işlerken aniden bozulur. Hüseyin, Molla Tembih ve Derviş Farid, tableti tamir etmeye çalışır.


Hüseyin:
"Bre bu tablet yine bozuldu! Daha dün herkesin dedikodusunu yapıyordu, şimdi sessiz."

Molla Tembih:
"Sabır Hüseyin, dua edeceğiz ve tablet çalışacak."

Hüseyin:
"Molla! Dua etmekle elektronik işler düzelmez. Biraz da çalışmayı dene."

Derviş Farid:
(Farsça)
"شاید این دستگاه ما را جایی ببرد که جواب‌ها را پیدا کنیم."
(Belki bu cihaz bizi cevapları bulacağımız bir yere götürür.)

Hüseyin:
"Yine ne dedin Farid? Türkçe konuş yahu! Ama bu tabletin bizi bir yere götürmesi gerekiyorsa, haydi gidelim!"

(Tablet aniden ışık saçmaya başlar. Üçlü, etraflarında dönen bir girdabın içine çekilir ve kendilerini Nasrettin Hoca'nın köyünde bulur.)


Sahne 2: Nasrettin Hoca ile İlk Karşılaşma

Mekân: Nasrettin Hoca'nın köyü. Hüseyin, Farid ve Molla Tembih, Hoca'nın göl kenarında eşeğine ters binmiş bir şekilde konuştuğunu görür.


Hüseyin:
"Bu kim böyle? Eşeğe bile düzgün binememiş!"

Nasrettin Hoca:
"Sen eşeğin düzünü bilirsin ama hayatın tersini bilmezsin, bre cahil!"

Hüseyin:
"Benimle konuşuyor musun, Hoca? Sen kimsin?"

Nasrettin Hoca:
"Ben, dünyanın gördüğü en büyük filozof, en büyük mizah ustası, en büyük... Neyse, adım Nasrettin Hoca! Siz kimsiniz?"

Molla Tembih:
"Biz Selçuklu'dan geldik, Hoca. Tabletimiz bozuldu, bir çözüm arıyoruz."

Nasrettin Hoca:
"Tablet mi? Siz sihirli bir şeyi bozmuşsunuz. Ama merak etmeyin, size hayatın tabletinden bazı dersler vereceğim."


Sahne 3: Nasrettin Hoca’nın Tavsiyeleri

(Hoca, onları köy meydanına götürür ve modern çağla ilgili absürt yorumlarda bulunur.)

Nasrettin Hoca:
"Söyleyin bakalım, Selçuklu'da insanlar hâlâ birbirinin yüzüne mi bakıyor, yoksa sadece tablete mi bakıyor?"

Hüseyin:
"Tablete bakıyorlar, Hoca. Herkes kendi yalanını yazıyor."

Nasrettin Hoca:
"O zaman tableti bir eşek gibi görün. Ne yazarsanız yazın, eşek yine eşektir!"

Molla Tembih:
"Hoca, bu söylediklerin pek derin gibi. Ama bizim ekonomik sorunlarımız var."

Nasrettin Hoca:
"Ekonomik sorun mu? Komşunun tavuğunu çalanın bu kadar çok olduğu yerde kriz bitmez! Eşeğinizi kaybetmemek için bağlayın, sonra şikâyet etmeyin."

Hüseyin:
"Biz eşekten çok insanları nasıl bağlayacağımızı bilmiyoruz, Hoca!"

Nasrettin Hoca:
"O zaman size bir sır vereyim: İnsanları değil, kendi bencilliğinizi bağlayın. Kervan düzelir."


Sahne 4: Hoca’nın Göle Maya Çalması

(Nasrettin Hoca, göle maya çalmak için giderken üçlü onu takip eder.)

Hüseyin:
"Bre Hoca! Bu maya gölde tutar mı?"

Nasrettin Hoca:
"Ya tutarsa?"

Derviş Farid:
(Farsça)
"اگر چیزی را امتحان نکنی، نتیجه‌ای هم نخواهی داشت."
(Eğer bir şeyi denemezsen, hiçbir sonuç alamazsın.)

Hüseyin:
"Farid, Hoca ile sen aynı kafadasınız. Göle maya çalmak bize ne öğretecek?"

Nasrettin Hoca:
"Sabret Hüseyin! Hayatın mayasını gölde tutturmaya çalışıyorum. Siz de kendi mayanızı bulun."

(Gölde maya tutmaz, ama üçlü büyük bir kahkaha atar. Sonunda tabletin arızası düzelir ve tekrar Selçuklu'ya dönerler.)


Son: Selçuklu’ya Dönüş

(Hüseyin, Molla Tembih ve Farid, Selçuklu Meydanı’na geri döner.)

Hüseyin:
"Nasrettin Hoca'nın dediklerinden ne anladım bilmiyorum ama komik adamdı. Belki biraz da haklıydı."

Derviş Farid:
"دوست عزیز، حکمت در شوخی‌هایش پنهان بود."
(Sevgili dostum, onun mizahında gizli bir hikmet vardı.)

Molla Tembih:
"Farid yine haklı! Bir gün bu tablet değil, insanlık bozulacak. Hoca bize bunu gösterdi."

Hüseyin:
"E o zaman haydi, tablete dürüst mesajlar yazalım da halk bir şey öğrensin!"

 

4. Bölüm: "Nasrettin Hoca'nın Gölgesinde Adalet"

Tema: Modern çağda adalet, insan bencilliği, ve Nasrettin Hoca’nın mizahi bilgelikleri.


Sahne 1: Selçuklu’da Kaos

Mekân: Selçuklu Meydanı. Dijital Divan, halkın yalanlarını bir bir ortaya çıkarır ama kimse bunlara kulak asmaz. Hüseyin ve Derviş Farid, meydanda olanları izlerken bir kez daha Divan'ın arıza verdiğini fark ederler.


Hüseyin:
"Farid, bu tablet yine bozuldu! Ama halk hala mesaj yazmak için yarışıyor. Ne olacak hâlimiz?"

Derviş Farid:
(Farsça)
"وقتی مردم حقیقت را نپذیرند، مشکل نه در دستگاه بلکه در دل‌هایشان است."
(İnsanlar gerçeği kabul etmediğinde sorun cihazda değil, onların kalplerindedir.)

Hüseyin:
"Türkçesi: Bu millet tabletle düzelmez! Ama hadi bakalım, belki yine Nasrettin Hoca’ya ışınlanırız da akıl alırız."

(Tablet ışık saçmaya başlar ve Hüseyin, Farid ve Molla Tembih bir kez daha girdabın içine çekilir.)


Sahne 2: Hoca ile Mahkeme

Mekân: Nasrettin Hoca’nın köy meydanı. Halk, bir mahkeme kurmuş ve Hoca’dan adalet dağıtmasını istemektedir. Hüseyin ve arkadaşları bu mahkemeye tanık olur.

(Hoca, köyün ortasında oturmuş, köylülerin davasını dinlemektedir.)

Davalı Köylü:
"Hoca, bu adam benim ineğimi çaldı ama kendisi inkar ediyor. Adalet istiyorum!"

Sanık Köylü:
"İnek benim ahırımdan çıktı! Onun ineği benim ineğimdir."

Nasrettin Hoca:
"Bu durumda ineği bölüşelim. Yarısını sana, yarısını ona verelim."

Halk:
(Hayretle bakar.)
"Hoca, böyle adalet mi olur?"

Nasrettin Hoca:
"Eğer sizin adaletiniz bu kadar bencilse, benim de kararım bu kadar komik olur!"


Sahne 3: Hüseyin ve Arkadaşları Araya Giriyor

(Hüseyin, dayanamayıp Hoca’nın yanına gider.)

Hüseyin:
"Bre Hoca! Bu millet birbirini kandırıyor. Adalet dediğin böyle mi olur?"

Nasrettin Hoca:
"Adaletin terazisi sizin bencilliğinizle ölçülürse, doğru bir tartı beklemeyin Hüseyin."

Derviş Farid:
(Farsça)
"عدل واقعی وقتی شروع می‌شود که مردم خودشان را تغییر دهند."
(Gerçek adalet, insanlar kendilerini değiştirdiğinde başlar.)

Hüseyin:
"Farid yine güzel söyledi ama bunu bu millete nasıl anlatacağız?"

Nasrettin Hoca:
"Eşeğe ters binmek gibi! Önce tersini anlayacaklar ki düzünü görsünler. Şimdi size bir hikâye anlatayım."


Sahne 4: Hoca’nın Gölge Hikâyesi

(Hoca, Hüseyin ve arkadaşlarını köyün gölgesine götürür.)

Nasrettin Hoca:
"Bir gün gölgeyi satmaya karar verdim. Halk geldi, ‘Gölgene nasıl fiyat biçersin?’ dedi. Dedim ki:
‘Gölge satılmaz ama onun altında oturmanın hakkı ödenir.’ Şimdi siz söyleyin, sizin gölgelerinizin altında oturanlar hakkını ödüyor mu?"

Hüseyin:
(Suskunlaşır.)
"Galiba Hoca, bizim gölgemizi bedavaya veriyoruz. Hatta başkalarınınkini bile kullanıyoruz."

Nasrettin Hoca:
"O zaman adaleti gölgede değil, ışıkta arayın. Ama önce kendinizi gölge gibi gösteren yalanlarınızdan kurtulun."


Sahne 5: Selçuklu’ya Dönüş

Mekân: Selçuklu Meydanı. Hüseyin ve arkadaşları geri döner. Halk hala tabletin etrafında tartışmaktadır. Hüseyin, bir taşın üzerine çıkar ve bağırır:

Hüseyin:
"Ey millet! Adaleti istiyorsanız, önce birbirinize dürüst olun! Borçlarınızı ödeyin, yalanlarınızı silin!"

Dijital Divan:
"Hüseyin doğru söylüyor: Gerçek adalet dürüstlükle başlar."

Halk:
"Belki de Hüseyin haklı. Bu tablet bize doğruyu söylüyor ama biz görmezden geliyoruz."

Molla Tembih:
"Galiba hepimiz Hoca’dan ders almalıyız. Eşeğe ters binmeyi deneyelim!"

Hüseyin:
"Haydi millet! Hoca’nın dediği gibi, ters binelim ki düz yolu görelim!"

Bu yazıya tepkini ver!

Benzer Bloglar