Felsefi Halı Saha Maçı
Bölüm 1: "Felsefenin Coğrafyası"
Açılış Sahnesi:
Türkiye’nin ikonik bir kahvehanesi... Sokrates, Nietzsche, Marx, Konfüçyüs ve Abdurrahman Türkoğlu bir masada oturuyor. Masada çaylar içiliyor, bir yanda da okey oynayanlar. Türkoğlu filozoflara Türkiye’nin gücünü anlatmaya karar verir.
Sahne 1: Çayın İcadı Üzerine Bir Tartışma
Abdurrahman Türkoğlu:
“Bakın arkadaşlar, önce bir çayı düşünelim. Şu masada oturup konuşmamızın sırrı, işte bu çaydır. Türkiye, dünya çay üretiminde ilk sıralarda. Bu topraklarda çayın enerjisiyle medeniyet kurulur!”
Nietzsche:
“Çay mı? Zayıflar için! Gücü kahvede aramalıyız!”
Sokrates:
“Çay içmek erdemli bir eylemdir. Ama asıl soru şudur: Çay neden simitle gelir?”
Türkoğlu:
“Çay, Nietzsche! Bu millet sabah çayıyla işe gider, akşam çayıyla oturur. Senin felsefenle, bu toprakların gücü anlaşılmaz!”
Sahne 2: Yerli Otomobil TOGG
Filozoflar dışarı çıkar, kapının önünde bir TOGG park edilmiştir. Türkoğlu gururla arabayı gösterir.
Türkoğlu:
“Bakın, işte yerli ve milli gururumuz TOGG! Elektrikli ve çevreci. Avrupa kıskanıyor. Bu, Türk milletinin ileri görüşlülüğünün kanıtıdır!”
Marx:
“Kapitalizmin bir başka oyunu! Otomobil proletaryayı eziyor!”
Konfüçyüs:
“TOGG’un yolculuğu, insanın yolculuğuna benzer. Güzel bir başlangıç, ama dikkatli bir sürüş gerekir.”
Nietzsche:
“TOGG’a binmek istemem, çünkü sürüye dahil olmam! Ama kabul etmeliyim, tasarımı etkileyici.”
Sokrates:
“Türkoğlu, bir soru: TOGG elektrikle çalışıyor ama insan ruhu hangi enerjiyle çalışıyor?”
Türkoğlu:
“İnsanın ruhu bu milletin gururuyla çalışıyor, Sokrates. TOGG yalnızca bir araç değil, bir sembol!”
Bölüm 2: "Türkiye’nin Gücü Nedir?"
Sahne 1: Kahramanlık Tartışması
Türkoğlu filozofları bir kütüphaneye götürür. Duvarlarda Çanakkale Zaferi’ni anlatan tablolar vardır.
Türkoğlu:
“İşte bu ülkenin gücü, tarihidir. Çanakkale geçilmez dedik, geçemediler! Bu topraklar üzerinde oynanan her oyunu bozduk.”
Nietzsche:
“Güç, savaşı kazanmaktan değil, savaşı aşmaktan gelir. Ama kabul etmeliyim, bu hikaye etkileyici.”
Sokrates:
“Türkoğlu, burada bir soru var: Çanakkale’nin ruhunu nasıl yaşatıyoruz? Tarih bir bilgi mi, yoksa bir erdem mi?”
Türkoğlu:
“Sokrates, bu millet tarihi yaşatmaz, tarih olur! Bunu anlamak için coğrafya kaderdir diyen İbn-i Haldun’a bakın.”
Marx:
“Evet, ama halk bu tarihi neden yoksulluk içinde yaşamak zorunda?”
Türkoğlu:
“Çünkü Marx, biz bu topraklarda yalnızca mücadele etmeyiz, aynı zamanda sabrederiz.”
Sahne 2: Sosyal Medyanın Gücü
Filozoflar bir kafede otururken bir genç, Instagram’da Türkiye’nin doğal güzelliklerini paylaşmaktadır.
Türkoğlu:
“Bakın arkadaşlar, Türkiye’nin gücü yalnızca tarihi ve teknolojisi değil, aynı zamanda doğasıdır. Kapadokya’dan Karadeniz’e, her köşesi cennettir!”
Nietzsche:
“Kapadokya mı? Güzel ama doğanın gücünü anlamak için zirveye çıkmak gerek!”
Konfüçyüs:
“Doğa, insanı sakinleştirir. Ama asıl huzur, doğaya saygı göstermekte gizlidir.”
Türkoğlu:
“Konfüçyüs, doğru diyorsun. Ama biz yalnızca saygı değil, o doğayı Instagram’da 1 milyon beğeniyle dünyaya tanıtırız!”
Sokrates:
“Türkoğlu, asıl soru şu: Instagram’da beğeniler gerçek bir güç müdür, yoksa sanal bir yanılsama mı?”
Türkoğlu:
“Beğeni gerçek değildir, ama Türkiye’nin gücü gerçektir!”
Son Sahne:
Filozoflar, günün sonunda Türk kahvesi içerken şunu kabul eder: Türkiye’nin gücü, sadece tarihinden ve teknolojisinden değil, aynı zamanda insanlarının mücadelesinden, sabrından ve yaratıcılığından gelir. Türkoğlu çayından bir yudum alır ve kameraya dönerek mırıldanır:
“Bir filozof filozofluğunu, bir ülke de gücünü böyle belli eder. Biz felsefeden anlamayız belki, ama yaşarız!”
Kapanış:
Ekranda büyük harflerle: “TÜRKİYE’NİN GÜCÜ, HEM DÜNDE HEM BUGÜNDE!”
Bölüm 3: "Konfüçyüs ile Araç Kiralama Felsefesi"
Açılış Sahnesi:
Türkoğlu, filozofları bir süreliğine bırakır ve Konya’da bir rent-a-car işletmesi olan eski dostu Müjdat Çetin’in yanına gider. Mekanın adı: "Seyyah Araç Kiralama". İşletmenin duvarında kocaman bir tabela: "Kiralık araç değil, bir yolculuk felsefesi sunuyoruz."
Sahne 1: Türkoğlu’nun Girişi
Türkoğlu kapıdan içeri girer. Müjdat onu görünce ayağa kalkar.
Müjdat Çetin:
“Hoş geldin Türkoğlu! Nerelerdeydin? Gene milletin kafasını ütüledin mi?”
Türkoğlu:
“Müjdat, felsefecilerle uğraşıyorum. Sokrates ‘kendini bil’ diyor, Nietzsche ‘güçlü ol’ diyor, ama hepsi de ayağını yerden kesecek bir araba arıyor. Şimdi sana geldim; bir de senle kafa dağıtayım.”
Müjdat:
“Bak Türkoğlu, burada arabayı alan yolcu olur. Ama senin filozof tayfasına araba kiralamak zor. Adamlar yolda bile oturup tartışır, mazot biter.”
Sahne 2: Konfüçyüs Üzerine İronik Sohbet
Türkoğlu, Konfüçyüs’ün halı saha maçındaki performansını anlatmaya başlar.
Türkoğlu:
“Müjdat, sen Konfüçyüs’ü bilir misin? Çin’in en bilge adamı. Ama halı sahada öyle bir pas attı ki, top tribüne çıktı.”
Müjdat:
“Eee, ne demişler? Konfüçyüs der ki: ‘Yanlış yere atılan pas, kaybolan fırsattır.’”
Türkoğlu:
“Yok, Müjdat, adam bu lafı etmeye çalıştı ama kendi kaleye gol attı. Sonra da durdu, ‘Bu da hayatın bir dengesi’ dedi. Ya Müjdat, hayatın dengesiyle halı saha maçının ne alakası var?”
Müjdat:
“Türkoğlu, ben Konfüçyüs’ü bizim müşterilere benzetiyorum. Adam arabayı teslim ederken ‘Yakıtı tam alın, tam bırakın’ derim. Geri getirdiğinde depo yarım, sonra da bana döner: ‘Hayatta her şey tam olmaz’ der.”
Türkoğlu:
“Evet, Konfüçyüs de aynı. Arabayı almaya gelirken ‘Yolda sakin olmalıyız’ dedi. Ama trafiğe çıkınca sinyal vermeden döndü, sonra da ‘Sinyal gönülden gelir’ dedi.”
Sahne 3: Araç Felsefesi
Müjdat ve Türkoğlu, Seyyah Araç Kiralama’nın duvarındaki tabela üzerine konuşurlar.
Müjdat:
“Bak Türkoğlu, benim buradaki iş sadece araç kiralamak değil. Ben yolculuk satıyorum, hayat dersi veriyorum. Tabelayı okudun mu? ‘Kiralık araç değil, bir yolculuk felsefesi sunuyoruz.’”
Türkoğlu:
“Müjdat, senin bu tabelayı görse Konfüçyüs bile ‘Bunu ben mi dedim, yoksa Müjdat mı?’ diye sorgular.”
Müjdat:
“Doğru diyorsun. Ama ben Konfüçyüs’ü kiralık minibüsün arkasına koysam, üzerine de yazsam: ‘Gideceğiniz yolu değil, yolu nasıl gideceğinizi düşünün.’ Millet sırf o yazı için minibüsü tutar.”
Türkoğlu:
“Vallahi Müjdat, senin işin sadece araba değil, millete hikmet satmak!”
Sahne 4: Filozofların Müjdat ile Tanışması
Filozoflar kapıda belirir. Hepsi bir araba kiralamak istemektedir. Sokrates arabaya bakar:
Sokrates:
“Bu araba erdemli midir? Bir sorayım...”
Müjdat:
“Erdemli mi? Abicim bu araba 2024 model, LED farlı, klima var, az yakan çok kaçan bir şey. Erdem aramayın, yol arayın!”
Nietzsche:
“Yola çıkmak zayıfların işidir. Ama kabul ediyorum, güçlü bir motoru varmış.”
Konfüçyüs:
“Araba güzel, ama yolculuk yapmadan önce direksiyonla barışmalıyız.”
Müjdat:
“Seninle direksiyon mu barışacak, yoksa sen mi direksiyonla, orası tartışılır!”
Son Sahne:
Müjdat, filozoflara arabayı kiralar ve hepsi yola çıkar. Arabada yine tartışmaya başlarlar. Türkoğlu Müjdat’a döner:
Türkoğlu:
“Müjdat, filozofları arabaya bindirdik. Ama şunu unutma: Yol uzun, muhabbet daha uzun.”
Müjdat:
“Türkoğlu, ben arabayı verdim. Artık tartışma lastik patlayana kadar sürer.”
Kapanış:
Ekranda büyük harflerle: “SEYYAH ARAÇ KİRALAMA: YOLCU KENDİSİNİ BULSUN!”
Türkoğlu ve Müjdat kahkahalarla çay içerken sahne kapanır.