41.21
  
48.74
  
0.00
  
98.14

Harfler ve Gölge

 
Harfler ve Gölge

Sahne 1: Konya - Üniversite Konferans Salonu

İç Mekan – Gündüz

Kamerada: Ömer sahnede, elinde notlar var. Arka planda ekranda Farsça bir beyit:
“Dil, insanın ruhudur. Ruh kaybolursa dil ölü bir aynadır.”

Ömer (konuşuyor):
(Farsça konuşur, Türkçe altyazı eşliğinde)
"Bir milletin dili, onun ruhunun aynasıdır. Bizim aynalarımız, artık gerçekleri yansıtmıyor. Hafez'in, Mevlana'nın, Yunus Emre'nin sözleri modern dünyada yalnız bir fısıltı gibi kalmış. Onların sesini yeniden duymamız lazım. Ama… kim duymak istiyor?"

Salonda bir alkış duyulur, seyirciler arasında Azel dikkatlice dinlemektedir.


Sahne 2: Konya - Üniversite Bahçesi

Dış Mekan – Gündüz

Azel (yaklaşır):
"Hocam, Mevlana ile Hafez arasında hep bir bağ olduğu söylenir. Sizce bu bağ, bugün hâlâ var mı?"

Ömer:
"Bağlar koparılmaya çalışılıyor, ama aslında hep var. Biz onları yeniden bulabiliriz. Fakat yalnızca edebiyatla değil, düşüncelerimizle, hayatımızla... Peki, senin bu konuya ilgin nereden geliyor?"

Azel:
"İran edebiyatına ilgim hep vardı. Ama Mevlana'nın hem Farsça hem Türkçe yazması bana iki dünyayı birleştirdiğini düşündürüyor."

Ömer gülümser.

Ömer:
"Belki de bu yüzden Konya'dayım. Bu toprakların ne kadar bereketli olduğunu unutmuş gibiyiz. Peki, genç bir zihin olarak sen ne yapmak istersin?"

Azel:
"Bu kopmuş bağları yeniden kurmak."


Sahne 3: Konya - Eski Bir Tekkede

İç Mekan – Akşamüstü

Kamerada: Ali, derviş kıyafetleri içinde bir köşede oturuyor. Ömer içeri girer. İkisi selamlaşır.

Ali:
"Konya'ya hoş geldiniz Ömer Bey. Buraya kadar geldiğinize göre ruhunuz bir arayışta."

Ömer:
"Sadece bir arayış değil, bir boşluk hissi de var."

Ali:
"Boşluk dolabilir. Ama önce, Hasan el-Benna'nın dediği gibi, ruhu temizlemek gerekir. Yoksa modern dünyanın ağı bizi aşağı çeker."

Ömer:
"Peki ya dil? Bu çöküşte dilin rolü nedir?"

Ali:
"Dil, silah gibidir. Doğru ellerde hakikati savunur. Yanlış ellerde sadece sessizlik yaratır."


Sahne 4: Konya - Tarihi Bir Kütüphane

İç Mekan – Gece

Ömer ve Azel, kütüphanede eski kitapları inceler. Ömer, bir kitapta saklanmış bir elyazması bulur.

Ömer (şaşkınlıkla):
"Bu… Bu elyazması İran'dan. 18. yüzyıl şairlerinden biri. Ama burada, Konya’da nasıl olabilir?"

Azel:
"Belki de birileri onu buraya sakladı. Ya da buradan İran’a gitti, sonra geri döndü."

Elyazması okunmaya başlanır. İçinde bir manifesto yazılıdır: “Hakikat, yalnızca dilden değil, ruhtan gelir. Ruhun sustuğu yerde dil de ölür.”


Sahne 5: Tekke - Ruhani Toplanma

İç Mekan – Sabahın İlk Saatleri

Ömer, Azel ve Ali, tekkenin ortasında oturmuş, dua ediyorlar. Ali elindeki bir Hasan el-Benna kitabını okur.

Ali:
"Modern dünyanın çöküşü ancak hakikati arayanların sabrı ve direnişiyle durdurulabilir. Seyyid Kutub’un dediği gibi: 'Yoldaki işaretleri görmek için yolda olmak gerekir.'"

Azel başını kaldırır.

Azel:
"Belki de bu yolda bir adım atmak için buradayız. Artık konuşma değil, eylem zamanı."


Final Sahnesi: Konya Sokakları

Dış Mekan – Gün Doğumu

Ömer, sabahın ilk ışıklarında Konya’nın dar sokaklarında yürüyor. Arka planda ney sesi duyulur. Kamera, Ömer’in yüzündeki derin düşünceleri yakın plana alır. Azel ve Ali uzaktan ona bakarlar.

Ömer (iç ses):
"Ruh, dili besler. Ve biz, bu sessizliği kırmak için yeniden konuşacağız. Bu kez, gerçekten duyulmak için."

Ekran kararır.


Bitiş:

Farsça bir beyit ekranı doldurur:
"Hakikati bulmak için suskunluk gerekir, ama hakikati korumak için söz gerekir."


Senaryoda başka değişiklikler veya eklemeler yapmak ister misiniz?

 
 

Harfler ve Gölge


Sahne 1: Konya - Üniversite Konferans Salonu

İç Mekan – Gündüz

Kamerada: Ömer sahnede, elinde notlar var. Arka planda ekranda Farsça bir beyit:

دل، آیینه‌ای است که اگر روح نباشد، زنگ می‌زند.
Dil, aynadır ki eğer ruh olmazsa paslanır.

Ömer (konuşuyor):
(Farsça konuşur, Türkçe altyazı eşliğinde)

زبان روح یک ملت است. اگر روح خاموش باشد، زبان هم می‌میرد.
Zabân rûh-i yek mellat ast. Agar rûh khâmûsh bâshad, zabân ham mimirad.
"Bir milletin dili, onun ruhunun aynasıdır. Bizim aynalarımız, artık gerçekleri yansıtmıyor. Hafez'in, Mevlana'nın, Yunus Emre'nin sözleri modern dünyada yalnız bir fısıltı gibi kalmış. Onların sesini yeniden duymamız lazım. Ama… kim duymak istiyor?"

Salonda bir alkış duyulur, seyirciler arasında Azel dikkatlice dinlemektedir.


Sahne 2: Konya - Üniversite Bahçesi

Dış Mekan – Gündüz

Azel (yaklaşır):
(Türkçe konuşur.)
"Hocam, Mevlana ile Hafez arasında hep bir bağ olduğu söylenir. Sizce bu bağ, bugün hâlâ var mı?"

Ömer (Farsça cevap verir, Türkçe altyazı ile):

پیوند میان مولانا و حافظ شکسته نشده است. فقط باید آن را دوباره پیدا کنیم.
Payvand-i miyân-i Mawlânâ ve Hâfez shekaste nashode ast. Faqat bâyad ân râ dobare peydâ konim.
"Bağlar koparılmaya çalışılıyor, ama aslında hep var. Biz onları yeniden bulabiliriz. Fakat yalnızca edebiyatla değil, düşüncelerimizle, hayatımızla... Peki, senin bu konuya ilgin nereden geliyor?"

Azel:
(Türkçe konuşur.)
"İran edebiyatına ilgim hep vardı. Ama Mevlana'nın hem Farsça hem Türkçe yazması bana iki dünyayı birleştirdiğini düşündürüyor."

Ömer:
(Türkçe konuşur.)
"Belki de bu yüzden Konya'dayım. Bu toprakların ne kadar bereketli olduğunu unutmuş gibiyiz. Peki, genç bir zihin olarak sen ne yapmak istersin?"

Azel:
(Türkçe konuşur.)
"Bu kopmuş bağları yeniden kurmak."


Sahne 3: Konya - Eski Bir Tekkede

İç Mekan – Akşamüstü

Kamerada: Ali, derviş kıyafetleri içinde bir köşede oturuyor. Ömer içeri girer. İkisi selamlaşır.

Ali:
(Türkçe konuşur.)
"Konya'ya hoş geldiniz Ömer Bey. Buraya kadar geldiğinize göre ruhunuz bir arayışta."

Ömer (Farsça konuşur, Türkçe altyazı ile):

نه فقط جستجو، بلکه یک حس خلأ هم وجود دارد.
Na faqat jostojoo, balke yek hess-e khala ham vojud dârad.
"Sadece bir arayış değil, bir boşluk hissi de var."

Ali:
(Türkçe konuşur.)
"Boşluk dolabilir. Ama önce, Hasan el-Benna'nın dediği gibi, ruhu temizlemek gerekir. Yoksa modern dünyanın ağı bizi aşağı çeker."

Ömer:
(Farsça konuşur, Türkçe altyazı ile):

پس زبان چه نقشی در این سقوط دارد؟
Pas zabân che naqshi dar in soghut dârad?
"Peki ya dil? Bu çöküşte dilin rolü nedir?"

Ali:
(Türkçe konuşur.)
"Dil, silah gibidir. Doğru ellerde hakikati savunur. Yanlış ellerde sadece sessizlik yaratır."


Sahne 4: Konya - Tarihi Bir Kütüphane

İç Mekan – Gece

Ömer ve Azel, kütüphanede eski kitapları inceler. Ömer, bir kitapta saklanmış bir elyazması bulur.

Ömer (şaşkınlıkla, Farsça):

این نسخه خطی از ایران است. چطور می‌تواند اینجا باشد؟
In noskhe-ye khatti az Irân ast. Chetor mitavânad inja bâshad?
"Bu… Bu elyazması İran'dan. 18. yüzyıl şairlerinden biri. Ama burada, Konya’da nasıl olabilir?"

Azel:
(Türkçe konuşur.)
"Belki de birileri onu buraya sakladı. Ya da buradan İran’a gitti, sonra geri döndü."

Elyazması okunmaya başlanır. İçinde bir manifesto yazılıdır:

حقیقت نه تنها از زبان، بلکه از روح سرچشمه می‌گیرد. جایی که روح خاموش است، زبان هم می‌میرد.
Haqiqat na tanhâ az zabân, balke az rûh sarcheshme migirad. Jâyi ke rûh khâmûsh ast, zabân ham mimirad.
"Hakikat, yalnızca dilden değil, ruhtan gelir. Ruhun sustuğu yerde dil de ölür."


Bu şekilde Farsça alfabe ve transkript eklenmiş oldu. Daha fazla diyalog veya ayrıntı eklemek ister misiniz?

 
 

Sahne 5: Tekke - Ruhani Toplanma

İç Mekan – Sabahın İlk Saatleri

Ömer, Azel ve Ali, tekkenin ortasında oturmuş, dua ediyorlar. Ali elindeki bir Hasan el-Benna kitabını okur.

Ali:
(Türkçe konuşur.)
"Modern dünyanın çöküşü ancak hakikati arayanların sabrı ve direnişiyle durdurulabilir. Seyyid Kutub’un dediği gibi: 'Yoldaki işaretleri görmek için yolda olmak gerekir.'"

Azel:
(Türkçe konuşur.)
"Peki ya bu yoldaki işaretler nasıl anlaşılır? Biz hep sustuk, modern dünyaya karşı bir savunma bile geliştiremedik."

Ömer (Farsça konuşur, Türkçe altyazı ile):

هر راهی از سکوت آغاز می‌شود، اما به عمل ختم می‌شود.
Har râhi az sokut âghâz mishavad, ammâ be amal khatm mishavad.
"Her yol suskunlukla başlar, ama eylemle sona erer."

Ali:
(Türkçe konuşur.)
"Sessizlik eylemden önceki nefes gibidir. Ama şimdi konuşmamız ve adım atmamız gerekiyor. Hakikati yalnızca görmek değil, göstermek de şart."

Azel başını kaldırır ve derin bir nefes alır.

Azel:
(Türkçe konuşur.)
"Bu kez farklı olacak. Konya’dan başlayıp İran’a, hatta daha ötesine ulaşabilecek bir ses gerek. Hakikatin sesi."


Sahne 6: Konya - Eski Pazar Yerinde Tartışma

Dış Mekan – Gün Ortası

Ali ve Ömer, eski bir Konya pazarında dolaşır. Çevre modern ama yer yer Selçuklu izleri taşıyan duvarlarla çevrilidir. Tartışmaları yankılanır.

Ömer (Farsça, Türkçe altyazıyla):

ایرانی‌ها، ترک‌ها و عرب‌ها چرا همدیگر را نمی‌فهمند؟ ما یک زبان مشترک داشتیم، اما حالا فقط سکوت.
Irânihâ, Torkhâ va Arabhâ charâ hamdigar râ nemifahmand? Ma yek zabân-e moshtarak dâshtim, ammâ hâlâ faqat sokut.
"İranlılar, Türkler ve Araplar neden birbirini anlamıyor? Bir zamanlar ortak bir dilimiz vardı, ama şimdi sadece sessizlik."

Ali:
(Türkçe konuşur.)
"Çünkü birbirimize düşmanlık tohumları ektiler. Hatta aynı dine inananları bile parçaladılar. Bizim bunu unutmamamız gerek. Ortak mirasımızı yeniden hatırlatmalıyız."

Ömer:
(Farsça, Türkçe altyazıyla)

اما آیا فقط میراث کافی است؟
Ammâ âyâ faqat mirâs kâfi ast?
"Ancak miras yeterli mi?"

Ali:
(Türkçe konuşur.)
"Hayır. Ama miras bir başlangıçtır. Harekete geçmek için buna ihtiyacımız var."


Sahne 7: İran’dan Bir Mesaj

İç Mekan – Gece

Azel ve Ömer, bir odada oturmuş, eski bir dosttan gelen mesajı okur. Mesaj bir Farsça beyit içerir:

جهان با حقیقت آغاز شد و با حقیقت پایان خواهد یافت.
Jahân bâ haqîqat âghâz shod va bâ haqîqat pâyan khâhad yâft.
"Dünya hakikatle başladı ve hakikatle sona erecek."

Azel:
(Türkçe konuşur.)
"Bu mesaj, İran’da hâlâ direnişin devam ettiğini gösteriyor. Belki de bizim buradan ses vermemiz onlar için bir umut olabilir."

Ömer:
(Farsça konuşur, Türkçe altyazıyla)

امید مانند شعله‌ای است که از یک مکان کوچک شروع می‌شود، اما می‌تواند جهان را روشن کند.
Omid mânand-e sho'le-i ast ke az yek makân-e kuchak shoru' mishavad, ammâ mitavânad jahân râ roshan konad.
"Umut, küçük bir kıvılcımla başlar, ama dünyayı aydınlatabilir."


Final Sahnesi: Konya Sokakları

Dış Mekan – Gün Doğumu

Ömer, sabahın ilk ışıklarında Konya’nın dar sokaklarında yürüyor. Arka planda ney sesi duyulur. Kamera, Ömer’in yüzündeki derin düşünceleri yakın plana alır. Azel ve Ali uzaktan ona bakarlar.

Ömer (iç ses, Farsça konuşur, Türkçe altyazıyla):

روح زبان را زنده نگه می‌دارد. و ما این بار سکوت را خواهیم شکست.
Rûh zabân râ zende negah midârad. Va mâ in bâr sokut râ khâhim shekast.
"Ruh, dili besler. Ve biz, bu sessizliği kırmak için yeniden konuşacağız. Bu kez, gerçekten duyulmak için."

Ekran kararır.


Bitiş:

Ekranda Farsça bir beyit belirir:

حقیقت را باید یافت و آن را با زبان محافظت کرد.
Haqîqat râ bâyad yâft va ân râ bâ zabân mohâfezat kard.
"Hakikati bulmak ve onu dil ile korumak gerekir."

Bu yazıya tepkini ver!

Benzer Bloglar