Her Nimet Bir İmkandır, Her İmkan Bir İmtihan: Zamanın İçinde Saklı Gerçekler
Her Nimet Bir İmkandır, Her İmkan Bir İmtihan
هر نعمتی یک امکان است، و هر امکانی یک امتحان
Har ne'mati yek emkân ast, va har emkâni yek emtehân
Her nimet bir imkandır, her imkan bir imtihan.
---
هر نعمتی، دریست که به روی تو گشوده شده است.
Har ne’mati darist ke be ru-ye to goşude şode ast.
Her nimet, sana açılmış bir kapıdır.
وارد شدن آسان است؛ اما مردانه ایستادن در آن، حکایتی دیگر است.
Vâred şodan âsân ast; ammâ mardâne istâdan dar ân, hekâyati digar ast.
İçeri girmek kolaydır; ama adam gibi durmak, başka bir hikâyedir.
---
نان نعمتیست؛ اما اگر سیر باشی و فقیر را فراموش کنی، آن نان برایت امتحان میشود.
Nân ne’matist; ammâ agar sir bâşi va faqîr râ farâmush koni, ân nân barâyat emtehân mişavad.
Ekmek nimettir; ama tokken yoksulu unutursan, o nimet sana imtihan olur.
سلامتی نعمتیست؛ اما اگر بدن را بازار شهوت کنی، آن سلامت به زهرت بدل میشود.
Salâmatî ne’matist; ammâ agar badan râ bâzâr-e şehvat koni, ân salâmat be zahret badal mişavad.
Sağlık nimettir; ama bedenini şehvet pazarı yaparsan, o sağlık sana zehir olur.
علم نعمتیست؛ اما اگر آن را ابزار کبر بسازی، نه علم از تو راضیست و نه دل تو پاک.
Elm ne’matist; ammâ agar ân râ abzâr-e kibr besâzi, na elm az to râzist va na del-e to pâk.
İlim nimettir; ama onu kibir aracı yaparsan, ne ilim senden razı olur ne de kalbin arınır.
---
هر امکانی، آینهایست در دستان تو؛ تو را به خودت نشان میدهد.
Har emkâni, âyine’ist dar dastân-e to; to râ be khodat neshân midehad.
Her imkan, elinde tuttuğun bir aynadır; sana seni gösterir.
نه آنچه هستی، نه آنچه میخواهی باشی، بلکه آنچه پنهان کردهای را...
Na ânche hasti, na ânche mikhâhi bâşi, balke ânche penhân karde-i râ...
Ne olduğun, ne olmak istediğin değil; neyi gizlediğini...
و پشت هر آینه، حقیقتی پنهان است: هر امکان، یک امتحان است.
Va poşt-e har âyine, haqîqati penhân ast: har emkân, yek emtehân ast.
Ve her aynanın arkasında bir hakikat gizlidir: her imkan bir imtihandır.
---
وقتی نعمت را دیدی و مغرور شدی، وقتی امکان آمد و فراموشکار شدی، وقتی امتحان رسید و شکایت کردی...
Vaghti ne’mat râ dîdî va mağrûr şodî, vaghti emkân âmad va farâmushkâr şodî, vaghti emtehân resid va şekâyat kardî...
Nimeti görünce şımardın, imkan gelince unuttun, imtihan gelince şikayet ettin...
اما فراموش نکن: فقر همیشه کمبود نیست؛ گاهی پاکیست.
Ammâ farâmush nakon: faq’r hamîşe kambûd nist; gâhî pâkist.
Ama unutma: Yoksulluk her zaman eksiklik değildir; bazen arınmaktır.
ثروت همیشه برتری نیست؛ گاهی مسئولیت است.
Servat hamîşe barteri nist; gâhî mas'ûliyyat ast.
Zenginlik her zaman üstünlük değildir; bazen sorumluluktur.
و امتحان، همیشه مجازات نیست؛ گاهی تطهیر است.
Va emtehân, hamîşe mojâzât nist; gâhî tathîr ast.
İmtihan, her zaman ceza değildir; bazen arınmadır.
---
با نعمت، سجده کن؛ با امکان، فروتنی کن؛ با امتحان، صبر پیشه کن؛ تا در این راه، گمنشده بلکه یافته شوی.
Bâ ne’mat, secde kon; bâ emkân, forûtanî kon; bâ emtehân, sabr pîşe kon; tâ dar in râh, gom-nashode balke yâfte şavi.
Nimetle secde et, imkanla tevazu göster, imtihanla sabret; bu yolda kaybolan değil, yol bulan olasın.
---
از درویش راه نپرس، او خود راه است...
Az darvîş râh napors, u khod râh ast...
Dervişe yol sorma, çünkü o yolun ta kendisidir.
---
Son
Abdurrahman Türkoğlu