Kaf dağı Efsanesi
Farsça Masal: Kaf Dağı'nın Aynası
(Modern Çağ Eleştirisi)
روزی روزگاری، در دامنههای کوه افسانهای کاف، مردم دهکدهای زندگی میکردند که در قلبشان برای یک چیز میتپید: آینهای جادویی که میگفتند حقیقت زندگی را نشان میدهد. این آینه در قلعهای بلند نگهداری میشد و تنها به کسانی اجازهی دیدن خود را میداد که دلهایشان خالی از غرور و چشمانشان پر از صداقت بود.
اما زمانه تغییر کرد. مردم دیگر به صداقت و حقیقت توجهی نداشتند. آنها فقط به ظاهر اهمیت میدادند. لباسهای گرانبها، خانههای بزرگ، و اشیای براق جایگزین عشق و صداقت شده بود. آینهی جادویی از این همه ریا و دورویی غمگین شد و نورش خاموش گشت. دیگر هیچکس نمیتوانست حقیقت را در آن ببیند.
یک روز، دختری جوان به نام ماهنسا که از این همه تظاهر خسته شده بود، تصمیم گرفت به قلعه برود و آینه را ببیند. او مسیر سختی را طی کرد، اما وقتی به آینه رسید، چیزی جز تصویر محوی از یک سایه در آن ندید. با تعجب پرسید: «چرا مرا حقیقت نشان نمیدهی؟»
آینه پاسخ داد: «زیرا حقیقت در قلب تو نیست. تو نیز مثل دیگران گرفتار زنجیرهای زمانهای. اول این زنجیرها را بشکن، سپس به سراغ من بیا.»
ماهنسا به دهکده بازگشت و تصمیم گرفت با مهربانی، عشق، و صداقت، زنجیرهای زمانه را در دل خود و دیگران بشکند. او سالها تلاش کرد، اما مردم همچنان درگیر تظاهر بودند.
روزی که ماهنسا دیگر طاقت نیاورد و چشم از دنیا بست، آینه در قلعه فرو ریخت. از آن روز به بعد، افسانهای در دهکده باقی ماند: آینه حقیقت، در قلب کسانی میدرخشد که از تظاهر دست کشیدهاند.
Türkçe Çeviri: Kaf Dağı’nın Aynası
(Modern Çağın Eleştirisi)
Bir zamanlar, efsanevi Kaf Dağı’nın eteklerinde, tek bir şeye tutkuyla bağlı bir köy halkı yaşardı: Gerçeği gösterdiği söylenen sihirli bir ayna. Bu ayna, yüksek bir kalede saklanır ve ancak kalbi kibirden arınmış, gözleri dürüstlükle dolu olanlara kendini gösterirdi.
Ama zaman değişti. İnsanlar artık dürüstlük ve gerçeğe önem vermez oldu. Yalnızca görünüşe değer veriyorlardı. Pahalı elbiseler, büyük evler ve parlayan eşyalar, sevginin ve dürüstlüğün yerini aldı. Sihirli ayna, bu sahtekârlık ve ikiyüzlülük karşısında üzüldü ve ışığını söndürdü. Artık kimse gerçeği göremiyordu.
Bir gün, Mahinisa adında genç bir kız, bu sahte hayattan bıkmıştı. Kaleye gidip aynayı görmeye karar verdi. Zorlu bir yolculuktan sonra aynanın önüne geldi ama onda sadece bulanık bir gölge gördü. Şaşkınlıkla sordu: “Neden bana gerçeği göstermiyorsun?”
Ayna cevap verdi: “Çünkü gerçeği içinde taşımıyorsun. Sen de diğerleri gibi zamanın zincirlerine bağlısın. Önce bu zincirleri kır, sonra bana gel.”
Mahinisa köyüne geri döndü ve sevgi, dürüstlük ve şefkatle bu zincirleri kendi içinde ve başkalarında kırmaya karar verdi. Yıllarca uğraştı ama insanlar sahtekârlıktan vazgeçmedi.
Mahinisa’nın gücü tükendiği ve dünyaya gözlerini kapattığı gün, kale çöktü ve ayna parçalandı. O günden sonra köyde bir efsane kaldı: Gerçek aynası, ancak sahtekârlıktan vazgeçenlerin kalbinde parlar.
Edebi Değeri Üzerine
Bu masal, modern dünyanın tüketim toplumunu, sahte kimlik arayışlarını ve insanın özünden uzaklaşmasını eleştiren derin bir mesaj taşır. İnsanın gerçek mutluluğa ve aydınlığa ulaşabilmesi için önce kendi içindeki zincirleri kırması gerektiği vurgulanır.
Bu masal, Fars edebiyatının klasik sembolizmini modern eleştiri unsurlarıyla birleştirerek oluşturulmuş bir eserdir. Yazımında özellikle şu unsurlar dikkate alınmıştır:
1. Fars Edebiyatından İlham
Fars edebiyatı, özellikle mistik eserler, sembollerle doludur. Örneğin:
- Kaf Dağı: Sufi literatürde "Kaf Dağı", gerçeğin, ilahi sırrın veya insanın içsel yolculuğunun sembolüdür. Feridüddin Attar’ın Mantıku’t-Tayr (Kuşların Dili) eserinde, Kaf Dağı gerçeği arayan kuşların hedefidir. Bu hikâyede Kaf Dağı, modern insanın ulaşamadığı hakikatin ve ahlaki değerlerin metaforudur.
2. Ayna Metaforu
- Aynalar, Fars şiirinde ve edebiyatında sıklıkla hakikatin yansıması olarak kullanılır. Hâfız, Mevlana gibi şairler aynayı hem maddi hem manevi yansımaları anlamında kullanır.
- Masalda yer alan sihirli ayna, insanın kendi hakikatiyle yüzleşme yeteneğini temsil eder. Modern çağın aşırı tüketim ve sahte kimlikler dünyasında, ayna artık hiçbir şey yansıtamaz hâle gelmiştir.
3. Modern Çağ Eleştirisi
Masalda eleştirilen modern kavramlar:
- Tüketim Toplumu: İnsanların sadece maddi zenginlik ve gösteriş peşinde koşmaları, içsel değerlerini kaybetmeleri masalın ana temalarından biridir.
- Duyarsızlık ve Yabancılaşma: Masalda, köy halkının içsel hakikatten uzaklaşması, insanlığın gerçek anlamda yalnızlaşmasını ve manevi değerlerden kopuşunu temsil eder.
- Zincir Metaforu: Modern insanın tüketim alışkanlıkları, sosyal medya ve sahte kimliklere bağımlılığı, "zincir" metaforuyla ele alınmıştır. Bu fikir, Jean Baudrillard'ın Simülakrlar ve Simülasyon adlı eserindeki "gerçeklik kaybı" kavramıyla örtüşür.
4. Edebi Detaylar ve Üslup
Masalın dili, klasik Fars masallarına özgü bir üslupla oluşturulmuş, aynı zamanda modern okuyucunun anlayabileceği şekilde sadeleştirilmiştir. Karakterler, özellikle Mahinisa, idealist bir bireyin nasıl sistemle çatıştığını ve bu süreçte nasıl yalnızlaştığını anlatır.
5. Kaynaklar ve İlham
Masalın oluşturulmasında şu eserlerden ve fikirlerden ilham alınmıştır:
- Feridüddin Attar, Mantıku’t-Tayr
- Mevlana Celaleddin-i Rumi, Mesnevi
- Seyyid Hüseyin Nasr, Bilginin Boyutları
- Jean Baudrillard, Simülakrlar ve Simülasyon
- Mustafa Kutlu, Uzun Hikâye (modern eleştiriyi Anadolu anlatı geleneğiyle birleştiren tarzıyla)
Bu masal, geçmişten gelen edebi ve manevi değerlerin, modern dünyaya yönelik eleştirel bir bakış açısıyla yeniden yorumlanmasıdır. Fars edebiyatındaki derin metaforik anlatım, günümüzün sorunlarına ışık tutacak şekilde yeniden kurgulanmıştır.
Kaf Dağı’nın Aynası: Savaş Barkçin Tarzında Bir Yorum
Hakikat ve Zamanın Zincirleri
Masal, ilk bakışta sıradan bir Fars alegorisi gibi görünse de, hakikatin peşinde koşan insanın modern dünyadaki yalnızlığına dair derin bir metafor içeriyor. Savaş Barkçin’in eserlerinde sıkça vurguladığı gibi, “hakikat” bir nesne değil, bir hâl meselesidir. Mahinisa’nın aynada kendisini görememesi, modern bireyin kendi varlığını bile tüketim toplumunun aynasında görmeye alıştığına işaret eder. Ancak burada “ayna” artık gerçeği değil, insanın ruhsuzluğunu yansıtır. Aynanın ışığını kaybetmesi, aslında insanın ışığını kaybetmesiyle özdeşleştirilebilir.
Ahlak ve Estetik
Savaş Barkçin, estetik ve ahlakı ayrılmaz bir bütün olarak görür. Bu masalda estetik, Kaf Dağı’nın mistik manzarasında, ahlak ise Mahinisa’nın hakikati arama cesaretinde ortaya çıkar. Barkçin’in eserlerinde sıklıkla bahsettiği gibi, modern insan, estetik hazlarla ahlaki görevlerini birbirinden ayırarak kendi iç bütünlüğünü kaybetmiştir. Bu masal da, köy halkının tüketime olan düşkünlüğü üzerinden bu ayrışmayı açıkça eleştirir. İnsanlar görünüşte estetik bir yaşam sürerken, ahlaki değerlerinden uzaklaşmışlardır.
Zincirlerin Kırılması: Modern İnsan ve Ruhsal Diriliş
Zincir metaforu, masalın en güçlü simgesel unsurlarından biridir. Barkçin, insanın kendi içindeki zincirleri kırabilmesi için önce kalbini arındırması gerektiğini sıkça dile getirir. Burada zincirler, yalnızca toplumsal bağlardan değil, insanın kendi kibri, alışkanlıkları ve modern dünyanın dayattığı "ben" algısından oluşur. Mahinisa’nın köye dönüp çabalamaya devam etmesi, Barkçin’in vurguladığı o “içsel cihad”ı temsil eder. Ancak modern insan, bu zincirleri kırmak yerine onları altın bileziklere dönüştürmeye çalışır.
Toplumun Çöküşü ve Bireyin Sorumluluğu
Savaş Barkçin’in yazılarında sıkça vurguladığı bir diğer konu, bireyin toplumu dönüştürme sorumluluğudur. Mahinisa’nın kaleye yalnız gitmesi, bireyin hakikati bulma yolculuğunda yalnız kalacağını, ama bulduğu hakikati topluma geri taşımakla yükümlü olduğunu gösterir. Ancak bu yükümlülük, modern toplumun kibir ve sahte değerlerle körleşmiş yapısında karşılık bulamaz. İnsanların aynayı anlamadan yalnızca izlemeye çalışması, bugünkü "görsellik kültürüne" doğrudan bir göndermedir.
Sembolizm ve Sonuç
Masalın sonunda aynanın yıkılması, Barkçin’in sıkça değindiği “özün kaybolması” durumuna işaret eder. Gerçek, modern insan için artık yalnızca bir efsanedir. Bu durum, insanın hakikati bilme yetisinin ancak gönlünü arındırdığı ölçüde geri kazanılabileceğini gösterir. Mahinisa’nın ölümüyle birlikte aynanın yok olması, Barkçin’in şu sözüyle paraleldir: “Bir toplum gönlünü kaybettiğinde, yalnızca eşyaları kalır.”
Bu masal, Savaş Barkçin’in yazılarında altını çizdiği bir hakikati tekrar hatırlatır: Modern dünyada her şey görünüş üzerine kurulmuştur, ancak görünüşlerin ötesine geçip özle buluşamayanlar, sonunda yalnızca birer gölgeye dönüşürler.
Mustafa Kutlu Üslubunda Kaf Dağı’nın Aynası Hikayesini Genişletme
Mustafa Kutlu, hikâyelerinde Anadolu insanının iç dünyasını, modernleşme sürecinde kaybolan değerlerini ve köy-kent karşıtlığını işler. Bu üslupta, hikâyenin zenginleştirilmiş hâli şöyle olabilir:
Giriş: Köyün Değişen Çehresi
Bir zamanlar, efsanevi Kaf Dağı’nın eteklerinde, adı sanı pek duyulmamış bir köy vardı. Eskiden insanlar sabahları erkenden kalkar, tarlalarına gider, akşamları ise köy meydanında toplanır, hikâyeler anlatırdı. Ama sonra köy değişti. Şehirden gelen yol köyün ortasına uzandı, televizyon antenleri çatılara kondu, bir de market açıldı. Herkes şehirdeki gibi giyinmeye, konuşmaya başladı. Artık kimse köy meydanında oturup hikâye anlatmıyor, herkes evinde ekranların karşısında vakit geçiriyordu.
Bu köyde bir de büyük bir kale vardı, köyün yukarısındaki dağın yamacına kurulmuş. Derlerdi ki bu kalede sihirli bir ayna varmış. Eskiden dedeler, neneler “Bu ayna, insanın içindeki gerçeği gösterir,” derdi. Ama kimse o kaleye çıkmaya cesaret edemezdi. Yıllar geçtikçe aynanın hikâyesi unutuldu, köyün gençleri bu eski masalları artık ciddiye almaz olmuştu.
Mahinisa’nın Hayali
Mahinisa, köyün gençlerinden biriydi. On altı yaşındaydı, babası şehirde bir fabrikada işçi, annesi ise köyde bahçeyle uğraşırdı. Mahinisa, ne annesi gibi toprakla uğraşmak istiyor, ne de babası gibi şehirde bir fabrikanın soğuk duvarları arasında kaybolmak. Kendine hep şu soruyu sorardı: “Hayat bundan ibaret mi? Televizyonda gördüğüm hayatlar, markette alınan hazır gıdalar, fabrikalarda harcanan ömürler… Bunlar mı gerçek?”
Bir gün, yaşlı komşusu Ayşe Nine ona bir hikâye anlattı: “Evladım, şu yukarıdaki kalede bir ayna varmış. O ayna, insanın özünü gösterirmiş. Ama ne zaman ki insanlar birbirine yalan söylemeye, başkasını aldatmaya başladı, o zaman ayna kararmış. Işığını kaybetmiş. Belki sen gidip bakarsın bir gün.”
Mahinisa o günden sonra aynayı görmekten başka bir şey düşünemez oldu.
Yolculuk: Kaleye Doğru
Bir sabah erkenden yola koyuldu. Kimseye bir şey söylemeden, yalnızca sırt çantasına biraz su ve bir parça ekmek koyarak. Yol, başlarda kolaydı ama sonra dikleşti. Yol boyunca aklına köydeki insanlar geldi. Büyüklerinin sürekli "Para kazan, eve televizyon al, şehirde bir iş bul" diye öğüt vermesi, gençlerin sadece telefon ekranına bakarak günlerini harcaması… “Bu dünyada bir şeyler eksik,” diye düşündü. “Ama ne?”
Yolda yaşlı bir çobanla karşılaştı. Çoban, ona bakıp sordu: “Nereye gidiyorsun, kızım?”
Mahinisa, “Kaleye, aynayı görmeye,” dedi. Çoban gülümsedi: “Aynayı görecek cesaretin varsa, kendini görmeye de hazır olman gerek. Korkmaz mısın?”
Mahinisa durakladı. “Kendimi görmekten korkmam,” dedi ama içinden bir ses, korktuğunu fısıldıyordu.
Kalede Ayna ile Yüzleşme
Kaleye vardığında yorgundu, ama içindeki heyecan her şeyi unutturmuştu. Odanın ortasında tozlu bir örtüyle kaplanmış bir nesne vardı. Örtüyü kaldırdı ve aynaya baktı. Ama aynada sadece bulanık bir görüntü gördü. Hayal kırıklığı içinde, “Neden beni göstermiyorsun?” diye sordu. Ayna konuştu:
“Beni görmek için buraya kadar geldin, ama kendini hâlâ tanımıyorsun. İçindeki korkuları, öfkeleri, beklentileri bırakmadan, gerçeği göremezsin. Köyüne dön ve insanlar arasında hakikati aramaya çalış.”
Mahinisa, köyüne döndü. Ama artık her şeye farklı bakıyordu. İnsanların yüzlerine daha dikkatle bakmaya başladı. Çocukların oyunlarını, annelerin şefkatini, yaşlıların hikâyelerini dinledi. Fakat aynı zamanda insanların sahte dünyalarına, ekrana bağlanmalarına, gösterişe olan düşkünlüklerine daha çok üzüldü. Herkese aynayı anlatmak istedi ama kimse onu dinlemedi.
Son: Aynanın Hikâyesi
Mahinisa’nın çabaları yıllarca sürdü. Köyde birkaç kişi, onun etkisiyle hayatını değiştirdi. Ama çoğunluk onu "hayalci" olarak gördü. Bir gün Mahinisa, eski çobanla tekrar karşılaştı. Çoban gülümseyerek dedi ki: “Kızım, ayna aslında senin içindeydi. Onu bulman için buraya kadar gelmen gerekiyordu.”
Mahinisa, aynanın sırrını çözmüştü: İnsan, kendi kalbinde hakikati ararsa, her şeyin cevabını bulurdu. Kalenin aynası kırılmış olsa bile, Mahinisa’nın hikâyesi köyde anlatılmaya devam etti. Onun sayesinde birkaç kişi daha modern dünyanın zincirlerinden kurtulup, kalplerinde kendi “aynalıklarını” buldu.
Mustafa Kutlu Üslubu Üzerine Notlar
-
Hikâyenin Sadeliği ve İçtenliği
Hikâyeye sıradan bir Anadolu köyü dokusu eklenerek, Kutlu’nun basit ama derin anlatımı yakalanmaya çalışılmıştır. Bu sayede okuyucu, hem masalsı bir atmosferde hem de tanıdık bir çevrede kendini bulur. -
Karakterin Ruhsal Yolculuğu
Mustafa Kutlu hikâyelerinde karakterlerin içsel sorgulamaları önemli bir yer tutar. Mahinisa, hayatı sorgulayan, kalbindeki eksikliği bulmaya çalışan bir genç kız olarak bu anlayışı yansıtır. -
Modernleşme Eleştirisi
Kutlu’nun eserlerinde modernleşme, insanın doğallığını, maneviyatını ve toplumsal değerlerini kaybetmesi anlamında eleştirilir. Hikâyede köyün televizyon ve marketle değişmesi, bu eleştiriyi somutlaştırır. -
İnsanın Özünü Bulma Çabası
Kutlu’nun hikâyeleri genellikle “hakikat” temasını işler. Bu genişletilmiş hikâyede, aynanın aslında Mahinisa’nın kendi kalbinde olduğu mesajı, Kutlu’nun mistik ve ahlaki yaklaşımını yansıtır.
Kaf Dağı’nın Aynası: Leyla ile Mecnun Tarzında Absürt Komedi
Açılış: Köy Meydanında Bir Söylenti
(Köy meydanı. Bir grup köylü, köy kahvesinin önünde oturmuş, derin bir sohbete dalmıştır. Aralarında yaşlı bir dede, modern görünümlü bir genç ve sürekli yanlış anlaşılmalar yaşayan "Muhtar" vardır.)
Muhtar: (Telaşla) Arkadaşlar, size bir şey diyeyim mi? Yine bi' garip söylenti dolaşıyor köyde. Ne aynasıymış bu, ne sihiri? Yoksa köyün imar planına aykırı bir şey mi var?
Dede: (Piposunu yakarak) Ula Muhtar, bu aynanın hikayesi benim çocukluğumda da vardı. O kadar eski ki, ilk anlatıldığında ayna daha icat edilmemişti. Bak, sihirli bir şeymiş, gerçeği gösterirmiş.
Modern Genç (Taylan): Dede ya, tamam da, o zaman Google Maps ne işe yarıyor? Bence bu ayna bir metafor falandır.
Muhtar: (Kafası karışık) Metafor ne ola ki?
Taylan: Yani… şey… aslında var ama yok gibi. İmaj falan… Neyse boş ver, anlatamam şimdi. TikTok’ta videosu vardır.
Mahinisa'nın Kararı
(Mahinisa, meydanın kenarında durur, köylülerin konuşmasını dinler. Çocukluktan beri “sıradan” olmak istemediği için kaleye gitmeye karar verir.)
Mahinisa: (Kendi kendine) Ben bu köyde kalıp duramam ya. Hep aynı geyik, hep aynı muhabbet. Ayna gerçeği gösteriyor diyorlar. Gidip bakacağım. Belki gerçeği görürsem, köyde herkesin bana "influencer" gibi davranmasını sağlarım.
(Aniden sahneye Mahinisa’nın en yakın arkadaşı, her şeyi büyüten dramatik "Ayça" girer.)
Ayça: (Dramatik şekilde) Hayır! Sakın gitme Mahinisa! Ayna falan yok, hep efsane bunlar! Sen de kurban olacaksın!
Mahinisa: (Umursamaz) Ayna ne yapabilir ki? Yüzümü mü çizer? Zaten filtre kullanıyorum, sıkıntı yok.
Ayça: (Ellerini Mahinisa’nın omuzlarına koyar) Ama ya gerçeği göremezsen?
Mahinisa: (Gülerek) O zaman döner, köye geri geliriz. Çay içeriz.
Yolculuk: Absürt Engeller
(Mahinisa, kaleye gitmek için yola çıkar. Yolda ona absürt engeller eşlik eder. İlk durakta, sürekli filozof gibi konuşan bir çoban karşısına çıkar.)
Çoban: (Sopasını sallayarak) Evlat, bu yola çıkmadan önce bir soruya cevap vermen lazım: Tavuk mu yumurtadan çıkar, yumurta mı tavuktan?
Mahinisa: (Sinirle) Abi, internette yazıyor. Evrim falan. Bırak geçeyim.
Çoban: (Ciddileşir) Yanlış cevap! O zaman tek bir seçenek kaldı. Çimenlerin arasından geçmek.
(Mahinisa çimenlerin arasına girer ama çıkışta ayakkabısı çamura bulanmıştır. Çoban kahkahayla güler.)
Mahinisa: (Kendi kendine) Yemin ediyorum, bu köydeki herkes sıkıntılı. Ben neden buradayım?
Kale ve Ayna ile Karşılaşma
(Mahinisa, sonunda kaleye ulaşır. Kaleyi koruyan bir bekçi vardır. Bekçi ise “gizeme” kafayı takmış, fazla ciddi biridir.)
Bekçi: (Ciddiyetle) Kaleye girmek için üç doğru cevap vermen lazım. İlk soru: En sevdiğin yemek?
Mahinisa: (Kafasını kaşır) Menemen.
Bekçi: Soğanlı mı soğansız mı?
Mahinisa: (Sinirle) Ya şaka mı bu? Tabii ki soğansız!
Bekçi: (Gözlerini kısarak) Geç bakalım. Ama unutma, gerçeği görmek cesaret ister.
(Mahinisa aynanın önüne gelir. Ayna, önceki haliyle toz içindedir. Mahinisa aynayı silerken aynada bir anda dramatik bir şekilde kendi TikTok dans videolarını görür.)
Mahinisa: (Şaşkın) Ne oluyor ya?! Ben bunları neden izliyorum?
(Ayna birden konuşmaya başlar.)
Ayna: (Metal bir sesle) İnsanlar bana gelmeye çalışıyor ama önce telefon ekranına baksalar her şey netleşir. Gerçek orada. Kalp butonunda.
Mahinisa: (Aynaya bağırır) Ama ben bir anlam arıyorum, kalpler değil!
Ayna: (Kahkaha atar) Anlam mı? Yanlış odaya geldin. Anlam departmanı, bir üst katta.
(Mahinisa şaşkınlıkla kaleden koşarak çıkar.)
Köye Dönüş
(Mahinisa köy meydanına geri döner. Köylüler ona "Hadi anlat, ne gördün?" diye sorar. Mahinisa, başına gelenleri bir süre düşünür, sonra gözlerini kısarak konuşur.)
Mahinisa: (Ciddiyetle) Şunu öğrendim: Biz zaten hep aynanın içindeyiz. Ama ekranlar o kadar parlıyor ki, aynayı göremiyoruz.
Muhtar: (Kafası karışır) Bu şimdi metafor mu, metafizik mi?
Taylan: (Heyecanla) Abi bu tam Reels’lik ya! Çekelim, viral olur.
Mahinisa: (İç çeker) Vallahi bu köyden bir şey olmaz.
(Mahinisa köydeki herkesin TikTok çekerken birbirine çarpıştığını görünce omuz silkerek, “Hakikat falan yok galiba,” der ve sahne kapanır.)
Sonuç
Bu absürt senaryo, Leyla ile Mecnun tarzında günlük yaşamın sıradanlığını ve modern insanın saçma alışkanlıklarını mizahi bir dille işler. Mahinisa, köyün Mecnun’udur: Hem hakikati arar, hem de sürekli absürt durumlara düşer. Ama sonunda her şey yine “oldum olası olduğu” gibi kalır.